Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Aralık 2018 Perşembe

ÜNİVERSITE, ÇAĞDAŞ ÜNİVERSITE

 

 ÜNİVERSİTE GERİ BİLDİRİM

1. Üniversitenin Tanımı

Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumudur. Üniversiteler ülkenin sosyal, kültürel, bilimsel ve teknolojik kalkınmasında önemli görevler alan temel kuruluşlardır. Devletin salt bilgi ve teknik üretimi için kurduğu az sayıdaki araştırma merkezleri hariç tutulursa, bilgi ve teknik üretimin en büyük kaynağı üniversitelerdir. Üniversitelerin bilgi ve teknik üretimi kadar belki de daha da önemli bir başka görevleri ise ülkenin ihtiyacı olan her düzeyde eğitilmiş kaliteli insan gücü yetiştirmektir.
Üniversite Eflatun ve Aristo’nun hiçbir politik ve dini baskı unsuru olmadan öğrencileri ile felsefi tartışma yarattıkları ortamdan esinlenerek günümüze kadar evrensel ölçekte bağımsız ve tüzel kişiliği sahip kurumlar olarak “üniversitas”  üniversite adını almışlardır. Üniversite felsefi tartışma ortamında akıl sürecini duygusal sürecin önüne alarak kişilerin olayları görerek ve tartışarak farkına varılabilirliliğini sağlayan ortamlardır.

2. Üniversitenin İşleyişi

Akademi,  daha ziyade öğretme ve öğrenme faaliyetlerini akla getirmektedir. Bu şekilde bir sınırlandırma yaptığımızda öğretme ve öğrenme Üniversite “faaliyetlerinin” sonuçlarından ikisidir. Üniversite faaliyetlerinin diğer sonuçlarına ise teknoloji ve kültürel üretim örnek olarak verilebilir. Günümüzde üniversitenin “öğretme” çıktısından yalnızca “öğrenme” çıktısının öğeleri olan öğrenciler yararlanmazlar. Üniversitenin doğrudan bileşeni olmayan, toplumun diğer sosyal, ekonomik ve mesleki sınıfları da “öğretme” çıktısından yararlanırlar.
Üniversite kurumunun yukarıda sayılan “çıktıları” sunabilmesi için altyapıya ihtiyacı vardır. Altyapı çalışma ortamlarıdır. Altyapı öğretme ortamlarıdır. Altyapı öğrenme ortamlarıdır. Ancak en önemli altyapı insan altyapısıdır. Bunlar lojistiği sağlayan idari personel (memurundan işçisine) ile “üretimi” gerçekleştirmesi beklenen bilim insanı ve akademisyenlerdir. Üniversitenin diğer önemli bir bileşeni olan öğrenciler ise ağırlıklı olarak üniversiteden yararlanıcı pozisyonunda olmakla birlikte “üniversite üretiminin” de isteklendiricileri durumundadırlar.
Sonuç olarak; üniversite faaliyetlerinin başlangıcını nitelikli personel oluşturur. Nitelikli personelin desteklenmesi, gerekli donanımın sağlanması (bilişim temelli bilgi depolama ve yayma araçlarından, kitaptan tutun da, periyodik yayınlar oradan laboratuarlara ve donanımlarına, uygulama alanlarına, öğretim araç ve gereçlerine…), üniversite “faaliyetlerinin” önünün açılması, sağlıklı ve kaliteli “çıktıların” elde edilmesi için önemlidir.

3. Üniversitelerin Amacı

Üniversitelerin temel amacı, bilimsel araştırma yapmak, bağımsız ve yaratıcı düşünme yeteneğine sahip, araştıran ve sorgulayan toplumuna ve tüm insanlığa yararlı bilgi ve becerilerle donatılmış aydın bireyler yetiştirmektir. Böyle bir öğretim ve eğitim, ancak bilim, düşünce ve fikir üretmeyi özendiren ve her yönüyle destekleyen, akademik idari ve mali özerkliğe sahip yükseköğretim kurumlarında gerçekleştirilebilir.

Bunların yanı sıra, üretken, duyarlı, sürekli öğrenme arzusu içerisinde ve gelişimi isteyen bireylerin, sürekli yenilenen teknolojilerin kullanımı vasıtasıyla, kurum ve toplumlara ulaşmasını sağlamak, bilimsel bilgiyi yetişkinlerle ve kurumlarla paylaşmanın ve kuramsal bilgiyi uygulama ile bütünleştirerek toplum yararına sunmanın en etkili süreçlerini geliştirmek; böylece bireysel ve toplumsal sorunların çözümüne katkıda bulunmaktır.
Bunlara ek olarak da genel hatlarıyla şu şekilde özetleyebiliriz: amaç; bilgiyi araştırmak, aktarmak, yenilemek ve korumaktır.

4. Üniversitenin İşlevi

• Yaratıcı düşünceye sahip, disiplinli, tutarlı ve geniş ufuklu, yüksek nitelikli kişiler yetiştirmek,
• Bilim ve tekniğin gelişmesine katkı sağlamak,
• Ülke ve dünya meselelerine çözümler getirmek,
• Liberal eğitim vererek rasyonel düşünen, akılcı çözümler üreten geniş ufuklu ve hür düşünceli nesiller yetiştirmek,
• Tenkitçi düşüncenin yayılmasında, yerleşmesinde öncü vazifesi görmek,
• Temel bilimlerin ülkemizde gelişmesine katkı sağlamak, 
• Uygulamalı araştırmalar yapmak; mevcut bilgi ve fikirleri yenileyip zenginleştirilerek
korumak,
• Meslek dallarının ihtiyacı olan elemanları yetiştirmek,
• Kültürün yenileşmesi ve nesilden nesle aktarılmasını temin etmek.

5. Geçmişten Günümüze Üniversite

5.1.  İlk Üniversiteler

İlk Üniversite “The University of Constantinople”, 425 yılında yüksek öğrenim kurumu olarak 425 yılında imprator naibi III. Michael tarafından 849 öğrenci tarafından öğrenci loncası olarak kurulmuştur. Bugünkü anlamda ilk üniversitelere Abbâsîler döneminde Bağdat’ta rastlanır. İlk üniversiteyse, Emevîler tarafından Fas’ın Fez şehrinde 859 senesinde kurulan Keyruvan Üniversitesidir. Eski Yunan ve Roma dönemlerinde bazı yüksek eğitim ve öğretim teşkilâtları olmasına rağmen bunların bugünkü anlamda üniversite niteliği yoktur. Batıda üniversiteler İslam medeniyetinin Endülüs Emevî Devleti vâsıtasıyla Avrupa’ya girmesiyle başlar. Fas, Kurtuba ve Gırnata üniversiteleri, ilim ve fennin kilise ve piskoposların tesirindeki ruhban sınıfına mensup öğretim üyeleri olan okullara girmesine vesile olarak, sâdece hukuktan ibâret olan öğretim dalına tıp, astronomi, ilahiyat ve benzerlerinin de eklenmesini sağladı. O zamâna kadar Avrupa kralları ve devlet adamları tedâvi olmak için Kurtuba Üniversitesinin Tıp Fakültesine gelirlerdi. Hattâ Dünya’nın düz olduğuna inanan Avrupalılar, Galileo, Kopernik, Newton Dünya’nın döndüğünü derin ve uzun araştırmalarının sonucunda söyleyince onları suçlu görüp hapsedecek kadar ilim ve fende geriydi. Bağdat’taki Nizâmiye Medresesi (1065), Osmanlılardaki ilk üniversite olan İznik Medresesi (1331) gibi misalleriyle de Selçuklular ve Osmanlılar döneminde hızla gelişen medrese müessesesi Tanzimata kadar fen derslerinde de söz sâhibiydi (Bkz. Medrese). Fen dersleri kaldırılınca ilim ve fenni Endülüs Emevileri vâsıtasıyla İslâm medeniyetinden alan batı, doğuyu geçmeye başladı. Daha sonra (1863) Dârül-Fünun adı altında teşkilâtlanan bu yüksek eğitim-öğretim müessesesi çeşitli safhalardan sonra 1933’te İstanbul Üniversitesi olarak yeniden düzenlendi.

5.2 Günümüz Üniversiteleri

Günümüzdeki teşkilat ve statüye sahip üniversiteler memleketimizde, 1863’te kurulan Dârülfünunla başlar. Avrupa üniversitelerinde eğitim öğretim kilisenin kontrolü altındaki teoloji (din ilmi)’ne dayanmasına rağmen Türklerin Selçuklu, Osmanlı ve daha pekçok değişik dönemlerde kurdukları çeşitli statülerdeki üniversitelerde müsbet ilimlerin de okutulması bakımından üniversite olarak ilmî kariyerini başından günümüze kadar muhafaza etti. Bu sebeple Türkiye’de modern üniversitelerin ilki olan İstanbul Üniversitesi, 1453 senesinde Fatih Sultan Mehmed Hanın din ilimleri yanında fen ilimlerinin de okutulması için kurduğu Fatih Külliyesine (Medreseler topluluğu) dayanmakta olup, beş asırlık bir geçmişe sâhiptir. 1933’te kaldırılan Dârülfünun, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı olmak üzere muhtariyet ve tüzel kişiliği olmayan İstanbul Üniversitesi olarak yeniden teşkilâtlandırıldı.
Osman Hamdi’nin 1882’de kurduğu Sanayi-i Nefise Mektebi (şimdiki adı Mimar Sinan Üniversitesi) türkiyedeki en köklü üniversitelerdendir. Bu arada Ankara’da çeşitli târihlerde Hukuk (1927), Dil ve Tarih-Coğrafya (1935), Fen (1943) ve Tıp (1945) gibi fakülteler kuruldu. Aynı zamanda aslı 1773 yılına dayanan Yüksek Mühendis Mektebi, İstanbul Teknik Üniversitesi adını aldı (1944). 1945’te çıkarılan kânunla bütün üniversiteler, aynı hükümlere tabi olmak üzere ilim ve idarede muhtar tüzel kişilikler haline geldi. 1960’ta üniversiteler kanununda yapılan değişiklikle üniversiteler, fakülte, enstitü, yüksek okul ve araştırma kuruluşlarından meydana gelen, idari ve ilmî muhtariyeti olan eğitim, öğretim ve araştırma merkezleri hâline geldi. Yine bu kanuna göre yeni fakülte açılıp kapatılması için üniversite senatosunun teklifi ve Millî Eğitim Bakanının tasdik etmesiyle yürürlüğe girdi. 1961 Anayasası, 1971 Anayasa değişikliği ve 1982 Anayasası’nda üniversite teşkilâtlarında yapılan bazı değişiklikler esnasında memleket sathında çeşitli yeni üniversiteler kuruldu.
1955’te kurulan Trabzon’daki Karadeniz Teknik Üniversitesi, 1956’da İngilizce öğretim yapacak şekilde Ankara’da kurulan Ortadoğu Teknik Üniversitesi, 1954’te yine Ankara’da kurulan Hacettepe Üniversitesi, 1955’te İzmir’de kurulan Ege Üniversitesi, 1971Kayseri’de kurulan Erciyes Üniversitesi, 1976’de Robert Koleji’nin hükümete geçmesiyle kurulan ve İngilizce eğitim yapan İstanbul Boğaziçi Üniversitesi, 1957’de Erzurum’da kurulan Atatürk Üniversitesi bunların en önemlileridir.
5.3 Çağdaş Üniversite
Çağdaş üniversite, toplumun her kesimi ile bütünleşmiş, faaliyetleri bakımından topluma karşı sorumluluğunu ne ölçüde yerine getirdiği denetlenen ve faaliyetleri toplum tarafından yönlendirilen, sahip olduğu her türlü tesis, teçhizat, bilgi birikimi ve insan gücünü girişimci bir zihniyetle değerlendirerek ek mali kaynak yaratan, modern işletmecilik teknikleri ile yönetilen fevkalade karmaşık yapıya sahip bir kurumdur.
Üniversiteler bu işlevini özgürlük vererek yapar. Yani üniversite hem düşünsel anlamda, hem de yaşamsal anlamda özgürlük vererek bireye kalıcı ve geniş bir özgürlük alanı sağlar.

5.3.1. Çağdaş Bir Üniversitenin Başlıca Özellikleri

Çağdaş bir üniversite, her şeyden önce;
• Bilimsel zihniyete sahip olmalı ve bu anlayışı yerleştirerek bilgi ve bilim üretmelidir. Çağın gelişmelerini, dönüşümlerini iyi takip etmeli; bu konuda sağlam veri toplamalı; bunların ışığında bu küresel gelişmelere intibakı doğru olarak sağlayacak tedbirleri almalı ve uygulamaya koymalıdır. Aksi takdirde çağa yetişmek ve hele hele ‘çağa yön vermek’ gibi çok yüksek bir idealin peşinde ne koşabilir, ne de o hedefe ulaşabilir.
• Bilim ve bilimsel bilgi üretmek için sağlam bir yapıya ve ilgililerin yakın desteğine ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.
• Bilimsel araştırmalarda ülkede ve dünyada isim yapmış;  itibar sahibi, ciddiyetinden emin olunan, örnek alınacak ve lokomotif vazifesi görecek bilim adamlarının da yetişmiş olması gerekir.
• Tabii bunlara ilaveten dünya literatürünü takip edebilen çok zengin bir kütüphane ve dokümantasyon merkezide olmalıdır. Bu ihtiyacı kısmen YÖK’ün ilgili merkezi karşılamaya çalışmaktadır.
• Bunlardan da önemlisi, üniversite, yukarıda zaman zaman işaret edildiği gibi, kendi ülkesinin tarihini, geleneklerini, inançlarını ve kültürel gelişmesini iyi tetkik etmeli ve bunları değerlendirerek millî kültürün takviyesinin, yenilenmesinin, dünyaya açılıp evrensel kültüre ve bilime katkı sağlamasının yollarını ortaya koymalıdır. Alman filozofu Habermas gibi günümüzün yaşayan meşhur düşünürleri de çağdaş üniversitenin millî kültüre ağırlık vermesi gerektiği, küresel kültüre ve bilime katkıda bulunmanın yolunun bu olduğu fikrini ileri sürmektedirler.
• Dünyada isim yapmış bir üniversitemiz hümanist bir anlayışla millî kültüre ve millî değerlere sırt çevirse bile, yine bir Türk üniversitesi olarak anılacak; millî kimliğine itibar etmediği için kazanmış olduğu itibarını muhtemelen koruyamayacaktır.

5.3.2. Çağdaş Bir Üniversite Nasıl Mümkün Olabilir

Bugün üniversitelerimizin bir kısmı, umumiyet itibariyle ideolojik anlayışların hakim olduğu; bilimsel zihniyetin yerleşmediği; aşırı merkeziyetçiliğin sultası altında inleyen; emir almaya alışmış; intihallerin himaye edildiği, intihallerin üniversite yüksek kurullarınca çoğu zaman örtbas edildiği; idarecilerin yetkilerini çoğu zaman kötüye kullandığı; bilim ve vazife ahlakının yerleşmediği; hatta genel ahlak kurallarına aykırı ve zıt tasarrufların çokça yapıldığı; hak ve hürriyetlerin tecavüze uğradığı; akademik unvanların iyice sulandırıldığı; birtakım kuruluşlar haline getirilmiştir. Bu kuruluşlar, millî ve küresel hedeflerden uzaklaştırılmıştır. Dolayısıyla üniversitedeki gençlerin çoğu, öğrenici seviyesini aşıp araştırıcı seviyesine yükselememişler; objektif ve rasyonel düşünme alışkanlığı edinememişler;  hakikati araştırıp keşfetmeyi, yorumlamayı, neticeyi ilmî bir sonuç olarak beyan etmeyi alışkanlık haline getirememişler; kendi hatalarını bulup sorgulama olgunluğuna erememişlerdir. Bu husus, birtakım öğretim üyeleri için de geçerlidir.
Engeller:  Üniversitelerin çağdaş bir muhteva ve mahiyet kazanmaları birtakım engellerin aşılmasına bağlıdır. Yukarıda işaret edilen çağdaşlaşmanın önündeki engellere şunları ilave etmek mümkündür:
• Yukarıda işaret edildiği gibi, üniversitelerimizde müşterek çalışma pratiği yeterince gelişmemiştir. Birçok bilim adamı büyük keşif yapacağını zannederek, çalışmasını meslektaşlarından gizliyor. Hâlbuki Batı’da bu anlayış her sahada çok gelişmiş ve yerleşmiştir. Bu niteliğin elde edilmesi gerekir.
• Sırf para kazanmak için üniversite okumak ve mezun olunca hava atmak anlayışından da kurtulmak gerekir.
• Bunlardan birisi de üniversite öncesi eğitim ve öğretimin üniversiteye hazırlayıcı mahiyette olmamasıdır. Buna bağlı olarak üniversitelere alınış şekli de ayrı bir problemdir. Sayıları iki milyona yaklaşan üniversite adaylarından kaç tanesi istediği yerde okuyabilmektedir? Test tekniği ise öğrenciyi kısırlığa, bir cehalete sürüklemektedir.
• İyi üniversiteyi teşkil eden unsurlardan birisi de öğrencinin azmi, hedefi ve araştırma hevesidir. Zihni açık, gayretli, soruşturmaktan ve araştırmaktan yılmayan talebe, çoğu zaman hocayı da yönlendirir ve yeni buluşlara imza attırır. Bunu da hazırlayacak olan lise ve dengi okullardır. Orta öğretim bunu sağlayabiliyor mu? Yahut sağlamakta yeterli midir?
• Üniversitelerin toplum ile bütünleşemediği (entegrasyon), ‘bilimsel kamuoyu’ teşekkül etmediği, kamuoyunun üniversitelere güvensizlik ve kuşku dolu gözlerle baktığı, üniversitelerde ‘araştırmayı öğrenmekten çok, ‘büyük para kazanma’ yollarının öğretildiği bir vasatta üniversitelerimiz çok zor çağdaş bir hüviyet kazanır gibi görünmektedir.
• ‘Her il’e bir üniversite’ sloganıyla hareket edilip şartları hazırlanmadan ‘bir mekân, bir dekan’, ‘bir rektör, bir aktör’ anlayışıyla üniversitelerimiz çağ atlayamaz. Çünkü üniversiteler zihniyet, nadide çiçekler gibi belli şartlarda, belli iklimlerde, belli vasatlarda ortaya çıkar ve gelişir
• Meslek yüksek okulları ve benzer yüksek okullar doğrudan Millî Eğitim Bakanlığına devredilse daha iyi olur; sanırım. Üniversiteler bunlarla istenen gelişmeyi göstermekte çok zorlanırlar. Çünkü bunlar, üniversite kavramına uygun yapılar olmayıp pratik gayeler için açılmış; ara eleman yetiştiren yüksek okullardır. Buralarda ilim yapılamaz. Hedefte o değildir zaten. Dolayısıyla bunlar da bir ayrı engel olarak görülebilir.
Sonuç olarak; Çağdaş üniversite hüviyetini kazanabilmenin yolu; hürriyet, bilimsel zihniyet ve demokratik anlayış içinde serbest düşünüp serbest araştırma ve buluş zemini hazırlanmasından; serbest tartışmadan ve tenkitten; yerli/millî kültürü, millî kimliği dışlamayıp onlara sahip çıkmaktan ve onları geliştirip evrensel pazarlara sürmekten geçmektedir. Böyle bir üniversite merkeziyetçilikten, içine kapanmaktan, bilim, bilgi, teori ve teknoloji üretmek noksanlığından; nitelikten çok niceliğe yer vermek hastalığından kurtulmuş olmalıdır.


6. Üniversitelerin Yönetimi

6.1. Yöneticiler ve üniversite

Üniversitemizin akademik teşkilat yapısı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Üniversitelerin idaresi rektör, senato ve yönetim kurulu tarafından sağlanır. Senato rektörün başkanlığında fakülte dekanları ve her fakülteden bir temsilci profesörden meydana gelir. Senatonun görevi üniversiteyle ilgili kanun, tüzük tasarıları ve yönetmelikleri hazırlar. Bütçe, seçim, yeni kürsü, enstitü açılması veya kaldırılması ile ilgili kararları, teklifleri inceler ve yürürlüğe koyar.
Rektör: Profesör akademik unvanına sahip kişiler arasında görevdeki rektörün çağrısı ile toplanacak üniversite öğrenim üyeleri tarafından seçilecek 6 aday arasından Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen 3 ay içinde Cumhurbaşkanınca 4 yıl süre ile atanır. İki dönemden fazla rektörlük yapılamaz. Rektör, üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eder ve üniversitenin en üst yöneticisidir. Rektör, çalışmalarında kendisine yardım etmek üzere, üniversitenin aylıklı profesörleri arasından en çok üç kişiyi rektör yardımcısı olarak seçer.
Senato: Rektör başkanlığında, rektör yardımcıları, dekanlar ve her fakülteden fakülte kurullarınca 3 yıl için seçilecek birer öğretim üyesi ile rektörlüğe bağlı enstitü ve yüksekokul müdürlerinden teşekkül eder. Senato, üniversitenin akademik organ olarak işlev görür. Bu kapsamda üniversitenin eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayım faaliyetlerinin esasları hakkında karar almak ve Üniversite Yönetim Kuruluna üye seçmek temel görevleri arasındadır.
Üniversite Yönetim Kurulu: Rektörün başkanlığında dekanlardan, üniversiteye bağlı değişik öğretim birim ve alanlarını temsil edecek şekilde senato tarafından 4 yıl için seçilecek üç profesörden oluşur. Üniversite Yönetim Kurulu idari faaliyetlerde rektöre yardımcı bir organ olarak işlev görmektedir.
Fakülte Organları: Dekan, Fakülte Kurulu, ve Fakülte Yönetim Kurulu’ndan oluşur.
Enstitü Organları: Enstitü Müdür, Enstitü Kurulu, Enstitü Yönetim Kurulu’ndan oluşur.
Yüksekokul Organları: Yüksekokul Müdürü, Yüksekokul Kurulu ve Yüksekokul Yönetim Kurulu’ndan oluşur.
İdari Yönetim: Üniversite idari örgütünün başı genel sekreterdir. Genel sekretere bağlı başkanlıkları müdürler, danışmanlar, hukuk müşavirleri, uzmanlar, 657sayılı devlet memurları,kanuna tabi memurlar ve diğer görevliler bulunmaktadır.
Her fakültede dekanlığa bağlı ve fakülte yönetim idari örgütünün başında bir fakülte sekreteri, enstitü idare örgütünün başında enstitü sekreteri, yüksekokul idari örgütünün başında yüksekokul sekreteri, meslek yüksekokulu idari örgütünün başında meslek yüksekokulu sekreteri, devlet konservatuarının idari örgütünün başında ise konservatuar sekreteri bulunmaktadır.

6.2.Öğrenciler ve Üniversite

Mülkiyet hakkı iddiasında bulunan diğer bir önemli grupta öğrencilerdir. Gençlerin temel hedeflerinden birinin üniversiteyi kazanmak; üniversiteye giren öğrencilerin ise girdikleri bölümden doyum alarak başarıyla mezun olmak ve yaşam beklentilerini gerçekleştirmeye çalışmak olduğu düşünülürse, bu konunun hem kendileri hem de toplumsal yaşam açısından ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte üniversite öğrencilerinin üniversiteden çeşitli düzeylerde eğitsel (akademik), sosyal, kültürel, sportif vb. beklentileri vardır. Üniversite öğrencilerinin beklentilerine uygun ve amaçlarını karşılayan nitelikli bir eğitim sürecinden geçerek mezun olmaları, aynı zamanda toplumun gereksinim ve beklentilerinin karşılanmasına da hizmet edebilirler.

7. Üniversitelerin Görevleri

Çağdaş uygarlık ve eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde, toplumun ihtiyaçları ve kalkınma planları ilke ve hedeflerine uygun ve orta öğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayım ve danışmanlık yapmak.
Öğrencilerini ezberci olarak yetiştirmek yerine araştırmacı bir yapıda yetiştirmektir. Öğrencini karşılaştığı sorunlara karşı çözüme ulaşmak için hangi yollara başvurup, nasıl bir yaklaşım izleyeceğini bilmesi gerekmektedir ve bu bilgiyi üniversite sıralarında geliştirmesi gerekmektedir. Öğrencilerin memur zihniyetinde değil de, araştırmacı yapıda yetiştirilmesi gerekir. Öğrencilerine bireysel ödevler vererek kendi projelerini somut ve yararlı konular seçerek gerçekleştirebilirler. Bu ödevler kapsamında öğrencilerim araştırmacı yapıları gelişecektir.
Kendi ihtisas gücü ve maddi kaynaklarını rasyonel, verimli ve ekonomik şekilde kullanarak, milli eğitim politikası ve kalkınma planları ilke ve hedefleri ile Yükseköğretim Kurulu tarafından yapılan plan ve programlar doğrultusunda, ülkelerin ihtiyacı olan dallarda ve sayıda insan gücü yetiştirmek.
Türk toplumunun yaşam düzeyini yükseltici ve kamuoyunu aydınlatıcı bilim verilerini söz, yazı ve diğer araçlarla yaymak,
Örgün, yaygın, sürekli ve açık eğitim yoluyla toplumun özellikle sanayileşme ve tarımda modernleşme alanlarında eğitilmesini sağlamak,
Bilimin çekirdeğini oluşturmak, bilimsel ve düşünce özgürlüğünü sağlamak. Bunu önce kendi bünyelerinde gerçekleştirmeleri sonra da içinde yaşadıkları topluma yansıtmaları gerekir. Düşünce özgürlüğüyle birlikte bilimsel çalışmalar konusunda da öğrenciler hür olmalı, kısıtlanmamalıdır.
Ülkenin bilimsel, kültürel, sosyal ve ekonomik yönlerde ilerlemesini ve gelişmesini ilgilendiren sorunlarını, diğer kuruluşlarla işbirliği yaparak, kamu kuruluşlarına önerilerde bulunmak suretiyle öğretim ve araştırma konusu yapmak, sonuçlarını toplum yararına sunmak ve kamu kuruluşlarınca istenecek inceleme ve araştırma sonuçlandırarak düşüncelerini ve önerilerini bildirmek.
Eğitim-öğretim seferberliği içinde, örgün, yaygın, sürekli ve açık eğitim hizmetini üstlenen kurumlara katkıda bulunacak önlemler almak.



8. Üniversitelerden Beklentiler

8.1. Genel Beklentiler

Üniversite öğrencilerinin üniversiteden çeşitli düzeylerde eğitsel (akademik), sosyal, kültürel, sportif vb. beklentileri vardır. Örneğin; mesleğe hazırlama, estetik/kültürel bilinç yaratma, entelektüel gelişme, Kişisel gelişme/kendini tanıma ve toplumsal anlayışı kazandırma gibi çeşitli işlevleri vardır. Üniversitelerden beklentilerin gerçekleşebilmesi için, yapılarının da gerçekçi ve beklentilere uygun olması gerekir. Günümüzde üniversitelerin idari yapıları, ya tamamen devlet kurumu, ya da özel şirket ve vakıf niteliğindedir. Bu şekildeki tekli tip idari yapıdan bilimsel ve düşünce özgürlüğünü oluşturmasını beklemek hatadır. Hem madden hem de yönetim açısından hür olmayan kurumlar özgür ortam oluşturamazlar. Kendisi tek yerden yönetilmeyen bir kurumun, çoğulcu yapılara hoş görülü davranması, yöneticilerin demokratlık anlayışlarıyla doğru orantılı olur. Bu nedenle üniversitelerin yönetimleri çoğulcu bir yapıya dönüştürülmelidir.
Üniversitelerin beklentileri karşılayabilmesi için her şeyden önce kendi duruş noktalarını belirlemeli ve kendi misyonunu yerine getirmesi için kendilerini yeniden şekillendirmesi gerekmektedir. Bugün gelinen noktada toplumun önü tıkanmış ve bu tıkanıklık kendisini yansıma prensiplerine uygun olarak üniversitelerde de hissettirmektedir. Toplumun önünün açılması kendi sorunlarına ve toplumun sorunlarına sahip çıkan bir üniversite anlayışı ile olacaktır.
Üniversiteler bir ülkenin geleceği için motor güç olacaksa, ülkedeki bütün gruplar mücadelenin içerisinde yer almalı ve yükü paylaşmalıdır. Ülkedeki gruplar 3 ana başlıkta toplanabilir. Devlet, özel sektör ve sivil kuruluşlar. Sivil kuruluşlar ise; Sanayi ve Ticaret Odaları, Mühendis Odaları, Hekimler Birliği, Barolar, İşçi ve İşveren Sendikaları, Şehir Vakıfları gibi kanunla kurulmuş kurumlardır. Üniversitelerle ilgili olmasında dolayı bu kurumlara mezunlar derneği de eklenebilir. Mezunlar da artık kendilerinin o üniversitenin gerçek sahipleri olarak görmeyi öğrenmelidir.
Öğretim üyeleri, idari görevlere atanmamalıdır. Çünkü üniversitelerin kendisinden beklenen hizmetleri yerine getirebilmeleri için, saf bilim adamı tipini oluşturabilmek gerekir. Rektörlük, dekanlık, bölüm başkanlığı ve yardımcılıkları gibi idari görevler, bilimle uğraşmak isteyen bir öğretim üyesi için engeldir. Ayrıca, idari göreve gelmek isteyen ve bu makama gelen öğretim üyeleri, bilimsel ya da siyasi rakiplerine karşı tarafsız olamazlar. Dolayısıyla bu görevler sözleşmeli profesyonel kişiler tarafından yürütülmelidir.
Üniversitelerde lisans öğreniminden sonra lisansüstü ve doktora çalışmalarına hemen başlanılmaktadır. Dolayısıyla akademik kariyerde ilerleyen bir öğrenci, iş hayatı ile ilgisiz bir konumda kalmaktadır. Bu nedenle yaptığı çalışmalarda çoğu zaman teoriden uygulamaya gelememektedir. İşte, enstitülerin yaptıracağı bu tip araştırmalar öğretim üyelerinin de ülke gerçeklerini ve ihtiyaçlarını anlayarak yetişmesini sağlayacaktır. Kendisi böyle yetişen kişi, öğrencilerini de daha gerçekçi yetiştirecektir. Sadece bu kazanç bile ülke için çok önemlidir.
Toplumun en örgütlü ve ilkeli kurumları olması beklenen üniversitelerin her konuda bir çıtasının olması ve ilkeli davranması kurumların toplum nezdinde ki saygınlığının korunması için büyük önem taşımaktadır. Gelişmiş üniversitelerin çıtalarını yüksek tutarak kaliteyi yükseltmeleri bir zorunluluktur. Gelişmiş üniversitelerde uzun ve kısa vadeli projeksiyonlar çizilir ve aralıklarla bunların gerçekleşme durumları tespit edilir. Başarılı olan birimler ve kişiler ödüllendirilir; başarısızlar ise zamanla işini kaybetmekle yüz yüze kalırlar. Üniversiteler en alt biriminden en üst kuruluşuna kadar aralıklarla hedefler belirlemeli ve hedeflerin gerçekleşmesi ve öğretim üyelerinin yıllık faaliyetleri izlenmelidir.
Üniversite öğrencilerinin beklentilerine uygun ve amaçlarını karşılayan nitelikli bir eğitim sürecinden geçerek mezun olmaları, aynı zamanda toplumun gereksinim ve beklentilerinin karşılanmasına da hizmet edebilir. Öğrencilerin beklentilerinin karşılanma düzeyi hem başarılarını hem de doyum düzeylerini etkiler. Beklentiler karşılanmadığı zaman şikâyetler ve doyumsuzluk artar. Genel olarak doyum ile şikâyetler arasında ters bir orantı vardır. Şikâyetler azaldığı oranda doyum düzeyi artmakta, şikâyetler arttığı oranda ise doyum düzeyi azalmaktadır.
Üniversitelerin vazgeçilmez gıda kaynaklarından biri olan beyin fırtınası anlayışının yaygınlaştırılması ile üniversiteler gerçek bilim üretebilir ve öğretebilir merkezler haline gelebilirler. Bu şartlarda birçok kişi beyin fırtınasına tahammül edemeyebilir fakat olmazsa olmaz deyip herkes üniversitede düşündüğünü ileri sürmeli ve bu düşüncelerden yaşamın felsefesine uygun, hayatta destek görenler işlerlik kazanmalıdır.
Üniversite öğrencilerinin diğer beklentisi ise öğrencileri memur zihniyetli değil, araştırmacı yapıda yetiştirmeleridir. Her öğrencisine ayrı nitelikte ödevler verebilir. Öğrenci projelerini somut ve işe yarayacak konulardan seçebilir. Öğrencisine proje çalışmasında yol gösterebilir. Bu yöntemlerle yetişen öğrenciler ezberci değil, araştırmacı olurlar. İşte bu nedenle, öğretim üyelerinin kalitelerini artırmak için yukarıda bahsedilen yeniden yapılanmanın mutlaka uygulanması gerekir. Nitekim bizim fakültede uygulanmaya başlanmıştır ve ilerlemeye devam etmektedir.

8.2. Bizim Beklentilerimiz

Üniversiteden ilk beklentilerimiz her konuda iyi bir eğitim almaktır. Bunların en başında bölümümüzle alakalı mesleki eğitim gelir. Bunu takiben iyi bir sosyal gelişim, iyi ilişkiler kurabilme, çevremizdekilerle iletişim becerisini geliştirebilme, özgür düşünebilme ve uygulayabilme, kabul görme, özgüven kazanma, farklı görüşlere saygı duyabilme ve iş hayatına hazırlayabilme.
Sosyal Gelişim
Üniversite kişilerin sosyal gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Kurulan arkadaşlıklar, öğretim görevlileri ile iletişim, sosyal kulüplere üyelikler öğrencilerin hem dersteki başarılarında hem de sosyal hayatlarında etkili olmaktadır.
Özgür Düşünebilme Ve Özgüven Kazanabilme
Üniversiteler özgür düşüncenin biçimlendiği yerlerdir. Özgür düşüncenin var olduğu ortamda kendimizi daha iyi ifade edebiliriz. Tabi her özgür düşünce dilendiği gibi vurgulanmamalıdır. İşte bu anlamda üniversite bize özgür düşüncelerimizi başkalarının özgürlüklerini etkilemeden nasıl ifade edeceğimizi öğretmektedir.

Özgüven kazanma anlamında da üniversitelerin rolü yadsınamaz. Memleketinden farklı bir yerde okuyan öğrenciler için yalnız başlarına kaldıklarında zor şartlarda mücadele edebilmeyi sağlar.
İyi İletişim Kurabilme
İletişimin son derece önemli olduğu üniversite hayatında daha da iyi anlaşılıyor. İletişim bir insanın geleceğini hazırlayan en önemli araçtır. İnsanın var olduğu her yerde olan bir süreçtir ve iletişim önce insanın içinde başlar. İnsanlar için zorunlu bir ihtiyaçtır. İnsanların birbirlerini anlamaları için gerekli olan bir köprüdür.
Mesleki Eğitim
Okumuş olduğumuz bölümle ilgili tam donanımlı bilgiye sahip akademisyenler tarafından eğitilmek ve bu eğitimlerin teori ve uygulamayı birleştirecek şekilde verilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Örneğin biz işletme bölümüne geldiğimizde bu bölümle ilgili kulaktan duyma bilgilerle doluyduk. Bir işletmecinin hangi aşamalardan geçtiğini tam olarak bilmeden bu bölümü seçtik. Bu bölümü seçmemizdeki amaç ise iş olanaklarının geniş olmasıydı. Tabi bu şekilde gelip bölümünü sevmeyen birçok arkadaşımızda vardır. Bunun en önemli nedeni derslerin sadece teorik olarak gösterilmesi ve uygulamaya geçilmemesidir. Hâlbuki teori ile uygulama birleştirilirse öğretilenlerle eş zamanlı olarak bunları uygulama imkânı da sağlansa en azından bölümle ilgili ve iş hayatıyla ilgili bir düşüncemiz oluşabilir. Üniversite sonrası hangi iş alanına yöneleceğimizi daha sağlıklı belirleyebiliriz. Böylece işveren açısından da deneyimli eleman bulma kolay olabilir. Hem de biz iş hayatına atıldığımızda ne ile karışılacağımızı bilir daha bilinçli davranırız.
İş Hayatına Hazırlama
Hangi alana yönele bileceğimize karar vere bilmemiz için çeşitli konferanslarla işletmenin ya da hangi bölümse o alanın iş olanakları ve çalışma koşularıyla ilgili bilgiler verilmelidir. Staj olanakları ile bunlar desteklenmelidir. Bu alanda çalışan insanların deneyimlerini örgencilerle paylaşmaları sağlanmalıdır.
Muhasebe, pazarlama ve insan kaynakları gibi işletmenin bölümlerinde hangisinde yoğunlaşacağımızı belirleye bilmemiz için bu alanların derleri uygulamalı olarak gösterilmelidir. Örneğin muhasebe alanında ilerlemek isteyen bir işletme örgencisinin muhasebe programlarını uygulamamalı olarak öğretmelidir. Pazarlama alanında ilerlemek isteyen bir işletme örgencisi ise sahada eyiteme çıkarılarak deneyim kazanması sağlana bilmelidir. İnsan kaynakları alanında ilerlemek isteyen bir işletme örgencisi ise her hangi bir şirketin insan kaynakları departmanında işe alım sürecinin nasıl işlediğini gözlemesine imkân verilmelidir.

9. Üniversitelerin Olumlu Yönleri

Üniversiteyi kazandığımız yıldan itibaren farklı bir kimliğe bürünüyoruz; “üniversite öğrencisi kimliği”. Burada en az 4 yılımızı geçiriyoruz. Sosyalleşme bir tür öğrenme sürecidir ve üniversite bu sürecin bir başka halkasını oluşturmaktadır. İlk önce yeni insanlarla tanışmak bu insanlarla grup normlarına uymasını ve öğrenmesini sağlar. Yeni bir şehirde yaşamayı o şehrin düzenine ayak uydurmayı yani bireyin kendi ayakları üzerinde durabilmeyi öğretir. Böylelikle sosyal sistemin bir üyesi haline geliyor. Öğrencinin çevresinde bulunan kişilerle iletişiminin daha doğru bir frekansta olmasına, diyaloglarında daha anlaşılır olmasına da katkı sağlayarak kendini ifade etmede karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmesinde büyük kolaylık sağlar. Ayrıca üniversitede düzenlenen etkinliklerde ( bahar şenlikleri, konserler, tiyatro vb.) aktif olarak bulunarak sosyalleşme alanında gelişme sağlamasına olanak sağlıyor.
Sorumluluk Edinme
            Sorumluluk karakterin en önemli öğelerinden biridir ve sorumlu olan kişi kendi üzerine düşen görevleri ve işlevleri zamanında ve istenilen biçimde yerine getirmek zorundadır. Üniversite bu sorumluluk duygusunu daha etkin bir şekilde bireye yerleşmesini sağlamaktadır. Bunları ödevler, projeler, sunumlar, programlar vb. etkinlikler aracılığıyla gerçekleştiriyorlar.
Araştırma Ruhu
Hepimiz ihtiyaç duyduğumuz veya merak ettiğimiz konularda bilgi edinmeye çalışırız. Üniversite döneminde bu konu daha fazla ağırlık kazanmaktadır. Proje ödevlerinin araştırılması vb. konular bu konu araştırmacı bir yapı kazanılmasına katkı sağlamaktadır.
Saygınlık Kazanma
            Üniversite kazanmakla başlayan üniversite öğrencisi statüsü toplumda ekstra bir saygınlık kazanılmasını sağlıyor. Artan bu saygınlıkla beraber aile içerisinde ve toplumda söz sahibi olma ve karar alımlarında fikir beyan etme konusunda etkinlik sağlamaktadır.
Entelektüel Bir Kimliğe Sahip Olma
            Üniversite de eğitim boyunca kapsamlı bilgi ve birikim gerektiren soyut konularla ilgilenen analitik düşünen herhangi bir şey hakkında yanlış bir fikri varsa değiştirmekten korkmayan düşüncesini açıklayan tartışan ama fikrini başkasına diretmeyen bir birey haline getirir. Yeniliklere açık olan ve bu konularda kendini geliştiren nesiller yetiştirir. Zihinsel faaliyetlerde bulunup yeni fikirlere açık olan yeni terimler ile yöntemleri benimseyen kişiler olmamıza yol açmaktadır. Böylelikle daha geniş bilgi haznesine ve kelime dağarcığına sahip bireyler olmaktayız. Edindiğimiz bu entelektüel bilgiyle olaylara yaklaşım biçimimiz oldukça değişmektedir. Fevri davranmanın yerine düşünerek ılımlı ve yapıcı bir yaklaşım ile çözüme kavuşturan bireyler haline gelebiliyoruz. En önemli konulardan biri olan önyargı konusunda da gelişim gösterip daha geniş bir pencereden bakan insanları tanımaya çalışan, onlar hakkında ki düşüncelerinde öncelikle bir düşünce analizinde bulunan bir yapı edinmemize öncülük eder.
Özgüven
Özgüven kişinin kendini kendi zihninde olumlu ve yeterli algılaması veya kendisi hakkında olumlu iç tasarımlara sahip olması olarak kabul edilir. Yani bir nevi iç barış olan özgüven konusunda üniversiteler kişinin yeteneklerini sınırlarını kapasitelerini bilmesi ve bu bilgiyi eyleme geçirebilmesi adına büyük görev ifa ederek bireylere katkı sağlamaktadır. Üniversite de verilen ödevler projeler, sunumlar da özgüvenin gelişmesine büyük katkı sağlayan araçlardır. Böylece öğrenciler yetilerini bir yetenek ve beceri haline getirebildiği, bilebildiği ve yaptığı işin üzerinde kontrol sağladığı ölçüde kendine güvenecektir.
            Özgüven de önemli olan nokta, özgüvenin hasar görmemesi ve kaybedilmemesidir. Bu nedenle; muhtemel gücümüzü azaltmaya veya sınırlamaya kalkışanlara karşı özgüvenimizi korumayı öğrenmeliyiz. Özgüvenin kazanılmasına ve gelişiminde üniversitenin katkısı göz ardı edilemez düzeydedir. Bize cesaret veren ve mücadeleye devamımız teşvik eden hocaları dinlemek ve fikirlerine önem vermek bu konuda bize yardımcı olabilmektedir. Bireysel gelişimin ve kendini tanımanın olmazsa olmaz koşulu olan özgüveni sağlamada üniversitemiz yüklendiği rolü başarıyla yerine getirmektedir.
Bölümün Bize Kazandırdıkları
            Herhangi bir işletme hakkında daha derinlemesine daha finansal düşünmemizi sağlamaktadır. Yani; herhangi bir işletmeye gittiğimizde yeyip içmek ya da hizmet alıp çıkmak yerine, bunlarla beraber bu işletme ne kazanıyor, nasıl yönetiliyor diye düşünmemizi sağlamaktadır. Bu da bize teoride öğrendiğimiz derslerin uygulamaya dökmede kolaylık sağlıyor. Bunlara ek olarak da:
kütüphane ve araştırma olanağı
hangi alana eğilimli olduğumuzu belirlemede kolaylık
yüzeysel bilgilerden kurtulmak
sunum becerileri kazanma
belirli alanda uzmanlaşma
iş hayatı alanında kendini doğru biçimde ifade edebilme

10. Üniversitelere İlişkin Genel Sorunlar

Bu bölümde Çukurova üniversitesi ziraat Fakültesi’nde görev yapan Prof. Dr. İbrahim Ortaş’ ın yazısından yararlanarak üniversitelerin sorunlarına ilişkin önemli olanları açıklamaları ile aktaracağız.
Bilim Politikası ve Bilimsel Araştırma Programı Yetersizliği Sorunu
– Amaç ve hedef oluşturmada kısırlık
– Kalite sorunu
– Statüko
– Çeşitlilik
– Üniversitelerde hiyerarşi sorunu
– Evrensellik sorunu
– Üniversitelerin kayırmacılık sorunu
– Ara elemanı ve yardımcı hizmetler sınıfı sorunu
Nitelikli Öğretim Üyesi ve Elemanı Bulma Sorunu
Yönetim Sorunu
– Yöneticilerin belirlenmesi
– Senato ve yönetim kurulları
– Fakültelerin farklı yapılanması
– Mali özerklik
Öğretim Elemanlarının Örgütlenme Sorunu
Öğrencilerin Örgütlenme Sorunu
Öğretim Üyelerinin Özlük Hakları Sorunu
Bilgiye Erişim Sorunu
İletişim ve Haberleşme Sorunu
Üniversitelerin Yayın ve Kalitesi Sorunu
Kongrelere ve Sempozyumlara Katılma ve Bunları Düzenleme Sorunu
Üniversitelerin Yabancı Dil Sorunu
Nitelikli Öğrenci Bulma Sorunu
Yüksek Lisans, Doktora Eğitimi ve Sorunları
Üniversite Öğretim Üyeliği Sağlama Sorunu
Amaç ve Hedef Oluşturmada Kısırlık
  Bugün Türkiye’de üniversitelerin en ciddi sorunu geleceğe yönelik bilimsel program ve hedeflerinin olmaması olarak görülmüş ve birçok sorun da bilimsel bakış açısının olmaması ile ilişkilendirilmiştir. Birçok üniversite ana bilim dalı düzeyinden başlayarak üst örgütü rektörlük makamına kadar geleceğe yönelik hedeflerden, projelerden ve stratejilerden yoksun bulunmaktadır. Toplumun en örgütlü ve vizyonu olması gereken kurumu halen bulundukları ortamda planı, projesi olmayan ve hangi misyona hizmet ettiğinin bilincinden yoksun okyanusta pusulasız yüzen bir gemiyi andırmaktadır.

Çeşitlilik
  Üniversitelerin beyin fırtınasının oluşmasına olanak tanımamasıdır. Farklı düşüncelerin oluşmaması, evrensellikten ismini alan üniversitelerde gerek yöneticiler ve gerekse yetkili makamlar tarafından farklı düşünmeye hiç tahammül gösterilmemektedir. Üniversitelerin en önemli özelliği yeni ve özgün düşünceye değer vermesidir. Aykırı düşünmeyen hiçbir beynin bilimsel anlamda buluş yapması beklenmemektedir.
Öğrencilerin Örgütlenme Sorunu
  Genelde liderlerin, düşünürlerin ve iddiası olan kişilerin düşüncelerinin şekillendiği dönemler gençlik dönemleridir. Gençliğin gücü ve önemi belki de en önce Mustafa Kemal tarafından anlaşılmış ve en büyük emanetim dediği Cumhuriyeti gençliğe emanet etmiştir. Batı toplumlarında üniversitelerde gençliğin her türlü beyin faaliyetlerine müsaade ederek yaratıcılıklarını en üst düzeyde sergilemelerine imkân vermektedirler. Türkiye gibi jeopolitik önemi yüksek olan bir ülkede son kırk yıldaki toplumsal sorunların sorumlusu olarak üniversite öğrencileri gösterilmiş ve bu politikaların sorumlusu olarak üniversiteler her tür örgütlenmeye ve düşünce sergilemeye kapalı tutulmuştur. Öğrenciler ülkenin değişik sorunlarını tartışmamakta kendilerini ve düşüncelerini kamuoyuna yansıtmamaktadırlar. Öğrencilerin yayın organlarının olmaması öğrencileri tamamıyla başka yollardan hak aramaya yönlendirmiştir.
Nitelikli Öğretim Üyesi ve Eleman Bulma Sorunu
  Üniversitelerin esas itici gücü olan nitelikli öğretim üyesinin yetiştirilmesi ve geleceğin kadroların inşası üniversiteleri ve YÖK’ü en çok meşgul eden sorunların başında gelmektedir. Yine son yıllarda her ile bir üniversite açılması sonucu oluşan öğretim üyesi açığı, öğretim üyelerinin maaşlarının yetersizliği ve siyasi tercihlerden dolayı yetenekli ve çok yönlü birçok kişi bugün üniversitelerin dışına itilmiştir. Helen birçok üniversitede öğretim elemanlarının atama ilkeleri oluşturulmamış, atamaların çoğu zaman siyasi eğilimlere ve yakınlığa göre yapıldığı söylenmekte, ya da rektörlerin oy deposu olarak değerlendirilmektedir.

11. Fakülteye İlişkin Sorunlar

Ders Programları                                                      
Derslerin büyük bir çoğunluğunun özellikle son sınıfta seçmeli ders adı altında düzenlenmesine rağmen, düzenlenen ders programlarının öğrencilerin seçme özgürlüğünü kullanmasına imkân vermemesi problemlerin başında gelmektedir. Öğrenciler ilgi duydukları ve ileride işlerine yarayacağını düşündükleri dersleri derslerin çakışması sonucu ya alamamakta ya da istemedikleri bir dersi almaya mecbur bırakılmaktadırlar.
Sınav Zamanları Yaşanan Sorunlar
Değinilmesi gereken bir önemli sorun da sınav zamanı sınava gireceğimiz derslikleri gösteren kâğıtların panolara sınav saati sırasında asılmasıdır. Öğrencilerin sınava bir an önce girebilmek için günümüz çağdaş üniversite kavramıyla bağdaşmayan ilkel görüntüler sergilemeye maruz bırakılmasıdır. Bazı sınavlarda bu kağıtların sınav saatinden çok önce asıldığını görebiliyoruz. Dolayısıyla bu durumun istek dışı bırakılıp bir zorunluluk haline getirilmesini arzu etmekteyiz.
Dersler İle İlgili Sorunlar
Bu konuda bahsetmek istediğimiz iki nokta var. Bunlardan birincisi bilgisayar dersi ikincisi ise işletme bölümü öğrencisi olarak almak zorunda olduğumuz halde aşağıda değineceğimiz nedenlerden dolayı alamadığımız EPS(Kurumsal Proje Yönetimi) adlı uygulama dersidir.
  İkinci sınıfta zorunlu olarak gördüğümüz bilgisayar dersine rağmen dışarıdan bilgisayar kursuna gitmeye ihtiyaç duymaktayız. Bunun nedenleri; dersin uygulamalı işlenmesine rağmen çok hızlı anlatılması ve dersi kaçırmamak için çoğu yerde uygulamanın yarım kalması, sınavın uygulamalı yapılması gerekirken kâğıt üzerinde yapılmasıdır.
  EPS(Kurumsal Proje Yönetimi) adlı uygulama dersi ile ilgili soruna gelmeden önce bu programın ne işe yaradığını açıklamakta fayda var. Projeler ve alt projeler, hiyerarşik EPS ile organize edilir. Kapanmış olan, aktif veya planlanan bütün projeler EPS içerisinde yer alır. EPS yukarıdan aşağıya bütçelemeyi, kaynak ve maliyetlerin konsolidasyonunu ve OBS(Örgütsel Döküm Yapısı) ile birlikte projelere erişimin sınırlandırılmasını sağlar. EPS’ de yer alan projelerden birkaçı aynı anda açılarak karşılaştırılabilir veya birbirlerini etkileyen projeler arasında ilişkiler kurulabilir. Üretim yönetimi hocamızın da dediği gibi lojistik alanında çalışmak isteyenler için iş hayatında büyük fayda sağlayacak bir programdır.
  Fakültemizde lojistik ile ilgili EPS programını öğrenebileceğimiz bir laboratuar olmasına rağmen öğretmen olmaması ve laboratuarın açılmaması sonucu bu dersi alamamamız da bu önemli sorunlardan bir tanesidir. Bu aynı zamanda üniversitenin kaynaklarının verimli kullanılmadığının bir göstergesidir.
Sınıfların Gruplandırılması                                                                        
Derslerin öğrenci numaralarına göre gruplara ayrılması sonucu her grubun dersine farklı hocalar gelmektedir. Bu durum özellikle yüzde onluk dilim açısından öğrenciler arasında adaletsizlik oluşturmaktadır. Çünkü hocaların anlatacakları konular hakkında aralarında uyum olmasına rağmen dersin işleyişi ve sınava dâhil olan kısımlar arasında uyum yoktur. Bir grup dört yüz sayfalık bir kısımdan klasik sınava tabi tutulurken bir grup hocaların kitap tavsiye etmemesi sonucu derste ki notlara göre yirmi yirmi beş sayfalık kısımdan sorumlu olabilmektedir. Dolayısıyla başarı konusunda adaletsiz bir hiyerarşi oluşmaktadır.
İletişim Sorunu
  İletişim; duygu, düşünce veya akla gelebilecek her türlü yolla bilginin başkasına aktarılmasıdır ve kişiye karşın değil kişiyle yapılır. Dolayısıyla iletişimi oluşturan bireylerden birinin aktif oluşu, diğerinin ise bu eylemi izlemesi ile iletişim kurulamaz. Bireyler arasında etkili bir iletişimin gerçekleşmemesinin en önemli nedenlerinden biri de budur.
  Fakültemizde öğrenciler ile akademisyenler arasında ciddi bir iletişim kopukluğu olduğu göze çarpmaktadır. Örneğin; hocalar ders sırasında tartışmalardan uzak durmamıza, sorulara tepki vermemize dikkat çekmekte öğrenciler de yanlış bir şey söylemekten veya soru sormaktan çekinmektedir. Bunun nedenleri arasında; özgüven eksikliği, karşı tarafın dinleyici veya katılımcı olarak gereken esnekliği vermemesi, küçük düşme korkusu, kendini ifade etme zorluğu sayılabilir. Bunların ortadan kalkması ve iletişimin etkili bir şekilde ders ortamı dışında da sürdürülmesi gerekir. Gerek asistanların gerekse hocaların bu esnekliği öğrencilere tanıyacak tutum ve davranışları öğrencilerin kendilerini daha iyi ifade etmelerine olanak verecektir.






















SONUÇ
Yapmış olduğumuz çalışmada, ilk kısımda genel hatlarıyla, üniversiteler hakkında bilgiler verdik. Geçmişte ve günümüzdeki üniversiteleri değerlendirdik ve çağdaş bir üniversite nasıl mümkün olabilir, onun üzerinde durduk. Daha sonra üniversite yönetiminin görev dağılımının nasıl olduğunu inceleyip, bunun üniversitemize yansıyan uygulamaları hakkında bilgiler verdik. Bu uygulamaların beklentilerimizi ne ölçüde karşıladığını bizim ne tür sorunlarla karşılaştığımızı ve bu sorunları hangi yöntemlerle çözüme ulaştırılacağı konusunda fikirlerimizi sunmaya çalıştık.
            Daha sonra üniversitenin olumlu yönlerinden bahsettik. Bireylere kattıklarını onlar üzerinde bıraktığı olumlu izlenimleri, bireyin gelişiminde ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu dile getirdik. Aslında üniversitenin bireyin gelişiminde, eğitiminde, bazı kişisel becerilerin kazanılmasında olmazsa olmaz bir kurum olduğuna vurgu yaptık.
            Son olarak da üniversitede yaşanan genel sorunların ne olduğunu ve bu sorunların öğrenciye ne gibi sıkıntılar yaşattığını ve öğrencinin ileri ki yaşamında ona ne gibi aksaklıklar çıkartabileceğine deyindik. Çağdaş bir üniversite olma yolunda, öncelikle yapılması gerekenler sorunların tespit edilmesi ve daha sonra onlar üzerinde çözümler üretilmesidir. Biz bu çalışmada üniversitenin bireye kattıkları, olumlu yanları ve olumsuz yanlarının ne olduğunu ve bunlara nasıl çözümler üretilebileceğini anlatmaya çalıştık.



HAZIRLAYANLAR

2009217501  UMUT AYAN
2009217503  DUYGU BOYDAĞ
2009217013  BURCU HALAÇELİ
2009217505  EMİNE ÖZDEMİR
2009217039  ESRA AYTEKİN
2009217509  OKAN YAKUT
                                      2010217077  MAHMUT SÜRHAN KARADAL













KAYNAKÇA

Bilim Eğitim ve Düşünce Dergisi
Prof.Dr. İbrahim Ortaş
Öğr. Gör. Gülsun Gündoğan
Öğr. Gör. Burak Yiğit
Günümüzde Üniversiteler     
Prof. Dr. Ali BİRİNCİ  Kitap, İlim ve Üniversite Hakkında Düşünceler ve Tespitler
tr.wikipedia.org/wiki/Üniversite

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder